6 Ekim 2015 Salı

(Karşıyaka Karşıyaka dergisinin son sayısında çıkan yazımdan tadımlık:)

KARŞIYAKA'DA PLAJLAR VARDI

Karşıyaka plajları “İzmir plajlar tarihinin” doğal olarak bir parçası. Elbette plajlardan da öncesi; deniz hamamları var. Etrafı kapalı, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı girdikleri bu deniz hamamları 19. yüzyıl sonlarından itibaren karşımıza çıkar. 1937 yılında yayınlanan Ege Kılavuzu'na göre, Birinci Dünya Savaşı'ndan evvel deniz hamamı olarak Punta-Alsancak mevkiinde Fransız rıhtım şirketine ait bir banyo ile Karataş'ta ve Karşıyaka'da bir iki deniz hamamı varmış. Ama bu bölgelere şehrin lağım sularının akması sonucu, "hamamların sularının pis ve bulaşıcı, bilhassa tifo mikroplarile dolu olduğu" belirlenmiş. Bu banyolar kapattırılmış, ayrıca sahil boyundaki Karataş, Karantina, Göztepe mevkilerindeki banyolardan da denize girilmesi yasaklanmış. Bu durum kılavuzun yayınlandığı 1937 yılına kadar sürmüş. Ege Kılavuzu, yayınlandığı günlerin temiz plajlarını ise şöyle anlatıyor: "Bu bulaşık ve köhne hamamlar yerine bugün İzmir'de birisi Karşıyaka'nın Osmanzade sahil mevkiinde, diğeri de Güzelyalı civarında, şehir belediyesi tarafından betondan son sistem banyolar yapılmıştır. Erkek ve kadınlar için ayrı ayrı olarak yapılan bu banyolar, hem kumsallarının güzelliği ve hem de sularının temizliği dolayisile, umum halkının rağbetini kazanmıştır. (…) Deniz banyoları Haziran ayında açılarak mevsim sonuna kadar devam eder. Bu iki modern banyodan başka ayrıca Bayraklı mevkiiinde eski sistem bir deniz hamamı da vardır.”

Ama önce “hususi deniz hamamları”ndan söz edelim. Eski kartpostallardan ve fotoğraflardan da biliyoruz ki, (İzmir’in diğer sahilleri gibi) Karşıyaka sahilleri boydan boya küçük deniz hamamlarıyla süslü. Bunlar, arkalarındaki yalıların sahiplerine ait, ailecek girilen, küçük çapta deniz hamamları. 1930’lu yıllarda Alaybey banyolarını Ertuğrul Erol Ergir şöyle anlatır: “Kayıkhane’den Anıt’a kadarki kıyı kesiminde 3-4 hususi, yani yalnız sahiplerinin kullandığı banyo vardı. Bu banyoların bir tanesi Şadiye hanım teyzenin evine aitti. Biz ailece bu banyoyu kullanırdık. Deniz banyoları, kıyıdan başlayıp denizin insan boyuna kadar derinleştiği yere uzanan 1-1,5 metre genişliğinde ahşap iskelelerdi. Sonunda 3x3 metre ebadında bir platforma varılırdı. Bu platform üzerinde yine güzel görünümlü bir soyunma giyinme kabini bulunurdu. Kabinin etrafı açıktı, orda mevcut kanepelerde oturulup, sohbet edilerek güneş banyosu alınırdı. Yine bu platform üzerinde denize atlamak için bir tramplen ve sandalları bağlamak için bir iki ahşap baba bulunurdu. Atlamak istemeyenler denize merdivenle inerlerdi. Banyonun iskele başındaki kapısı kapalı tutulur, yabancılar giremezdi ve girmezdi.” (...)

Hiç yorum yok: