11 Mayıs 2008 Pazar

PAZAR YAZILARI


BİR TESBİH NELER SÖYLEYEBİLİR?
Necip Sarıcı’yı tanır mısınız? Lale Film’in sahibi, Türk sinemasının duayenlerinden, koleksiyoncu ve hani şu sayısı çok az kalmış olan İstanbul efendilerinden... Geçen gün ona uğradım. Canlı bir sinema müzesi olan Lale Film Stüdyosu’na... İpekçi Kardeşler’den Ha-Ka filme yüzlerce objenin ve binlerce siyah beyaz filmin bulunduğu bir mekan burası. Burayı da bir gün anlatacağım. Bugün ise yazımızın konusu, Necip beyin önüme koyduğu bir çanta büyüklüğündeki kitabı...

Kitabın adı Duâ Taneleri: Tesbih. Önce bir obje olarak baktım kitaba ve tam not verdim. Muhafazası içinde enfes bir cilt. Şık bir baskı. Cilt ve baskı Numune Matbaası’na ait. Çok bol resim ve fotoğraf. Kitap meraklıları için bir mücevher parçası... Daha piyasaya bile çıkmadı. Matbaa kokusu üstünde.

Küçük bir obje büyük bir dünya

Necip Sarıcı imzalı bir bir tesbih kitabı.. Benim gibi inançlarla fazla ilgisi olmayan, madde dünyasında yaşayan biri için ne ifade edebilirdi ki... Tesbih dediğimiz dinsel bir obje değil miydi sadece? Ama hayır, bu kitap sayesinde o küçücük objenin arkasında nasıl bir kocaman dünya gizlendiğini anlama fırsatını buldum.

Kitap önce “İslamiyette tesbih”in anlamı üzerinde duruyor. Ama ardından tesbihin bir çok dinde karşımıza çıktığına işaret etmekten de geri durmuyor. Eski bir dergiden aktarılmış hoş bir hikayede bir papaz, bir haham, bir de hocanın vapur seyahatı anlatılıyor. Üçünün ortak noktası ellerinde birer tesbih olması. Birbirlerine soğuk ve uzak duran bu din adamları, papazın elindeki tesbihi düşürmesinden sonra yavaş yavaş sohbete başlıyorlar. Elbette üzerine konuştukları konu da tesbih!

Binbir maddeden üretilen tesbihler

Edebiyat ve kültürümüzde tesbihin nasıl yer aldığını okuduktan onra ağır ağır bu ilginç objenin özel dünyasında giriyorsunuz. Bu dünyanın iki çarpıcı konu başmlığı var: Tesbih ustaları ve tesbih yapılan maddeler. Sayısı artık iyice azalmış olan tesbih ustalarından geriye doğru giderek, bu işin ne kadar önemli bir sanat olduğunu da anlıyorsunuz. Ama benim en ilgimi çeken konu tesbih yapılan maddeler oldu. Necip Sarıcı kitabında bunları 7 başlıkta toplamış: Maden kökenli maddeler (zümrüt, yeşim, altın vb.), hayvansal maddeler (fildişi, boğa boynuzu, kaplan tırnağı vb.), denizlerin verdiği maddeler (inci, mercan, sedef vb.), fosil kökenli maddeler (kehribar, oltutaşı, lületaşı vb.), ağaçlar (abanoz, ödağacı, zeytin vb. gibi), bitkiler (kuka, narçılkorozo vb.), sentetik maddeler (almansakızı, , kristal, katalin vb.)... Bu maddelerin herbirinin hikayesi var ve birbirinden ilginç...

Bu maddeler arasında kehribar çok özel bir yer taşıyor. Necip Sarıcı da ona özel bir yakınlık duymuş olacak ki ayrı bir bölüm ayırmış: “Bir sihirli malzeme: Kehribar.” Türkiye dışında amber olarak bilinen kehribar, en az elli milyon önce var olan bir tür çam ağacının gövdesinden akan reçinenin fosilleşmesinden oluşuyor. Çok az miktarda bulunan bu özel maddeye özellikle kuzey ülkelerinde rastlanıyor. Osmanlı İmparatorluğunda ise kehribar Polonya’dan ithal ediliyorr ve tesbih, nargile, sigara ağızlığı yapımında kullanılıyor. Görüntüsü ve rengiyle hemen insanı kendine aşık eden bu maddenin bir özelliği de çam kokusu taşıması... Bir kehribar tesbih de ben mi edinsem acaba?

Kitap başta da belirttiğim gibi görsel malzeme açısından bir hazine. Tesbih konulu eski fotoğraf ve kartpostallar yanısıra, aklınıza gelebilecek her tür tesbihi görebiliyorsunuz. Topkapı Sarayı koleksiyonundaki nadide tesbihler de sanırım bir ikisi hariç ilk kez günışığına çıkıyor. Bu kısa yazıda kitabın bütününü tanıtmam imkansız. Bu kadarla yetineceksiniz. Ya da en iyisi piyasaya çıktıktan sonra bulup edineceksiniz... Tesbih sadece tesbih çekmek değilmiş, biraz geç de olsa anladım galiba...

KUTU:

TESBİHİN İŞLEVİ NEDİR

“Dünden bugüne, sosyolojik, psikolojik ve etnografik açılardan tesbihin işlevi nedir diye fikredecek olursak:
1. Çeşitli sergilemelerle, övünçle gösterilen bir koleksiyon malzemesidir.
2. Aksesuvardır.
3. Klüp renkleri taşıdığında ‘taraftarlık’ simgesidir.
4. Stres atmak için kullanılan kolay bir unsurdur.
5. Meditasyon aracıdır.
6. Parmaklar arasında çevrilince bir ‘külhanbeylik’ simgesidir!
7. Alışkanlıkların terkinde (sigara gibi) beyni kendisine odaklayan âletdir.
8. Eziyeti kendi üzerine alarak, şiddetin dışa vurumunu önleyendir!
9. Renk tutkunluğudur (kehribar ve sıkma’nın giderek koyulaşması gibi).
10. Madde tutkunluğudur ki, en ziyade kehribarda bu aşk yaşanır.(...)
11. Kişilik simgesidir (bu kültürde olgunluga erişenlerin çektiği tesbih).
12. Tarikat sembolüdür (Mevlevî, Bektaşî, Kadirî, Rufâî vd.’nin simgeleriyle süslü tesbihler).
13. Zikir aracıdır (binlik tesbihi üç kez çekip, ölenin ruhuna dua etmek gibi).
14. Evrâd (vird’in çoğulu); yani, bir duayı belli sayıda tekrarlamak içindir.
15. Esmâ çekmek (Allâh’ın 99 güzel ismini anmak) içindir.
16. Namaz tesbihi olarak, 33’er defa Sübhânallah, Allâhüekber, Elhamdülillâh demek içindir.
17. Tesbih ustasının çekimi’dir (Tesbih yapımına ‘tesbih çekmek’ denir).”

Necip Sarıcı, Duâ Taneleri: Tesbih, İstanbul 2008, s. 127-28