15 Haziran 2008 Pazar

PAZAR YAZILARI


BENİM FAVORİ ŞARKICIM: AYLA ALGAN
Ossi Müzik namı diğer Hakan Eren kardeşimiz yine hayırlı bir iş yapmış. Türkiye popunun tarihini eşelemeye devam ederken, pek sevdiğimiz Ayla Algan kırkbeşliklerini de bir araya getirmiş. “En iyileriyle Ayla Algan” adlı albümde Koca Öküz’den Komşunun Oğlu’na tam 25 şarkı var.

Ayla Algan dedin mi iki düşünüp bir konuşacaksın. Tiyatrocu, sinemacı ve de şarkıcı. Hepsini de maşallah pek iyi kotarmış. Külliyen anlatmaya kalksak destan olur. İyisi mi müzik babında kalalım, fonda eski şarkıları çala dursun, anlatmaya koyulalım.

Ayla Algan aileden müzikal. Büyükbabası piyano çalar, canı sıkılır ritm atarmış. Dayısı, teyzesi şarkı söylermiş. Annesi koloratur soprano ve zaten tango bestekarı (Allah rahmet eylesin, geçen yıl kaybettik onu da). Üstüne dans da edermiş! Ayla küçücükken Ferdi Statzer’den piyano dersi almış. Hem de Garo Mafyan’la birlikte. Ferdi Statzer dediğin, Bedia Muvahhit’in kocası, Darülbedayi’nin orkestra şefi... Büyük hoca!

Ailecek yazları Büyükada’ya gidilirmiş. Ev sahipleri Madam Yoriyena Ayla’ya rembetiko şarkıları söyletirmiş. Utanıp; masa altında söylermiş ama... Kışları ise Saray Sineması’na gidilir resital dinlenirmiş. Sophia Vembo gelirmiş mesela, onun söylediği Fransızca şarkılar ezberlenir, gizli gizli mırıldanılırmış. Sonra birden büyüyüvermiş Ayla. Amerikalara gidip tiyatro okumuş. Müzikallerde oynamış. Tükiye’ye dönüp ilk işçi filmi Karanlıkta Uyananlar’ı çevirmiş. Ama ne demiştik, biz buralara girmeyeceğiz, müzik babında kalacağız... Öyle yapalım...

Yunus Emre’den öğrenilen tasavvuf

Şarkıcılığa Ankara’da “Yunus Emre”yle başlamış. O zamanlar Kültür Bakanlığı yok. sadece Turizm Bakanlığı var. Türkiye’yi tanıtmak için lokum yollamak yerine plak yapıp dağıtmak gelmiş birinin aklına. Erkan Özerman projeyi Ayla’ya getirmiş. Düzenlemeleri Cemil Demirsipahi yapmış. Hep Batı kültürü içinde büyümüş olan Ayla tasavvuf nedir diye incelemeye başlamış. Bir Dede elinden tutmuş. Ayla, meselenin ruhuna bir ölçüde vakıf olabilmiş ki, plak da pek başarılı olmuş.

Pop şarkıcılığı ise 1972’den sonra başlamış. Muhsin Ertuğrul Şehir Tiyatrosu’ndan istifa edince, karı koca da (yani her daim yakışıklı Beklan Algan) onunla beraber istifa etmişler. Özel okul, para kazanma çabaları filan. Şanar Yurdatapan’ın yaptığı bir kadın özgürlüğü programında okumuş “Koca Öküz”ü ilk kez. Sonra Aram Gülyüz “Koca Öküz” için “Salak Bacılar” diye bir film çekmiş. Bu şarkı öyle bir tutmuş ki, Ayla’nın sırtına yapışmış, artık kurtulayım diye başka bir şeyler yapmaya yeltenmiş. Bir Karadeniz gezisinde çay bahçelerinde duyduğu “Hamsi Balığı Gibi” ile çıkmış ortaya. O sırada Trabzonspor da yeni yeni palazlanıyor, taraftarlar söylemeye başlamamışlar mı! “Hamsi paluğu gibi hop hop oynatacağum,” diye...

Fransa’da Barclay’e doldurulan plaklar

Eh şarkıcı olundu ya... Egemen Bostancı’nın bir yeri varmış Sheraton Oteli’nin altında, Sultan Gece Kulübü; orada başlamış şarkı söylemeye. Beş lira veriyorlarmış günde, Gönül Yazar’ın aldığı para. Sonra Zeki Müren “gel bana alt program yap,” demiş. Bir ayak gazinoda, öbürü ise Fransa’da. Barclay’e plak yapılıyor. Alaturka-arabesk disko plaklar... Aranjmanlar Mort Schuman’a ait. Bir dönemin bu ünlü müzisyenini, tanıyanlar tanımayanlara anlatsın... “Tchaka Tchaka Zuhtu” bir numara olmuş her yerde, Fransa, İsveç, bilhassa Irak, İran... (Bu şarkı CD’de niye yok Hakan?)

Bir konuşmamızda şöyle demişti Ayla: “Ben halka şarkı sayesinde yöneldim. Caz söylediğim için halk türkülerinde çok iyi gidiyordu o ses. Yoksa klasik Türk musikisi söyleyemezdim. Bu şarkılarda sentezledim kendimi. Felsefe olarak da tasavvufla new age felsefesini karşılaştırdım... Aslında benim için pop şarkısıyla tiyatronun farkı yoktu, çünkü şarkıyı zaten dramatize ediyordum. O zaman klip yoktu, ama TRT’de kendi klibimi çeker gibi söylerdim, mesela erkeğin ceketi sandalyede kalmış... Tipe giriyordum şarkıları söylerken, tiyatroda olduğu gibi. Bu yüzden tek ses bulmak, plakta ses oturtmak benim için zor oldu. “Koca Öküz”de daha gırtlak sesi; kıskanan bir kadını söylerken kasıktan, dramatik Yunan tiyatrosu oynarkenki ses... Şarkıda böyle zorlu bir devre geçirdim. Plakta, mesela Ajda’da tek sestir, “onun sesi” dersin ya... Şimdi onu kazandım. Pazara gidiyorum, sırtım dönükken sesimden tanıyorlar ‘aa, Ayla Algan’ diye.”

Ayla Algan pop tarihimizin farklı sesi. Pırlantası. Hem popüler, hem de kaliteli olanı. Son sözü onun şarkıları üstünden söyleyelim (Naim Dilmener usulü): Laf Aramızda kıymeti pek bilinmemiş., Gönlümdeki Saraya seslenip durmuş oysa. Dünya Tersine Dönse de herkes onu dinlese. Sen De Katıl Bize, Ayla Algan’ı dinlemeye...