27 Ocak 2008 Pazar


NEDİR JEEP’İN ASLI ASTARI?
İstanbul’da yaşıyorsanız, son on yıldır çevremizin jeeplerle kuşatıldığının da farkındasınız demektir. Bu dev anası araçların o daracık sokaklara zorla sokulmalarının sebebi hikmeti nedir diye düşünmüşümdür hep... Tamam arazide eyvallah da, Reina kapısında niye mesela... Açıkça görülüyor ki jeep, kentin (kibar bir deyim seçersek) “belirli” bir zümresinin güç ve statü simgesi haline gelmiştir. Bir başka iddia da, kadınların jeeplerde kendilerini güven altında hissettiklerinden 4x4 satışlarının (artık jeep de denmiyor biliyorsunuz) hızla arttığı... İşte bu konu epeydir kafamı kurcalıyordu. Geçen hafta en vahşi ve iddialı jeep modeli olan Hummer’ların gençlik modellerinin de yapılıp piyasa sürüldüğünü okuyunca, tamam artık sırası geldi dedim. Buyrun efendim, konumuz jeep tarihi!

Öncelikle bir savaş aracı

Bu bar kapılarında içeri girme savaşı değil. Bildiğimiz savaş, gerçek savaştan söz ediyoruz. Jeep ilk kez Amerikan ordusu için, İkinci Dünya Savaşı düşünülerek özel olarak tasarlanmış bir Amerikan aracı. Planları Karl K. Probst adlı bir makine mühendisi tarafından bir haftada hazırlandı ve Willys-Overland şirketi tarafından 1940 yılında ordu için seri halinde üretilmeye başlandı. Ama ilk olarak, Amerika daha savaşa girmediğinden İngiliz ordusunda kullanıldı.

Araca verilen Jeep adının nereden geldiği konusunda ise rivayet muhtelif. Resmi öyküye göre, Willys-Overland firması tarafından aracın planları Amerika Patent Dairesine sunulduğunda, adı da “General Purpose” (Her işe yarar) olarak belirlenmişti. Fakat daha sonra bu marka pek uzun olduğu için beğenilmedi ve General Purpose adının baş harfleri, yani G.P. kullanılmaya başlandı. İngilizce okunuşu Ci-Pi, zaman içinde biçim değiştirdi ve Jeep’e dönüştü. İkinci öykü ise aracın adını bir çizgi roman karakterinden aldığını ileri sürer. Bizde Temel Reis olarak tanınan Popeye çizgi romanına 1936 yılında sevimli bir hayvan tipi katılır: Eugene the Jeep. Kahramanın adı aslında Eugene’dir ve tek söylemeyi becerdiği söz de “jeep”dir. G.P’nin kısa sürede Jeep’leşmesi belki de kaçınılmaz bir şeydi...

Jeep; bir ağır iş makinası

Jeep’in askeri tarihi bu yazının konusu değil. Jeepler elbette savaşta bol bol kullanıldı, ama sonunda savaş bitti. Üretim duracak değildi ya... Daha savaş sona ermeden Jeep firması ürünün ”sivil” tanıtımına hız verdi. 1943 yılında İngiltere’nin Türkçe yayınladığı savaş dergisi Cephe, “ Cip Otomobilleri: Dünyanın en faideli küçük otomobili dünyayı dolaşıyor,” başlığı altında bu marifetli aracı dikkatimize sunuyordu. Yazının verdiği bilgilere göre Jeep’in ayağını basmadığı ülke kalmamıştı. İngiltere, Kuzey Afrika, Çin, Hindistan, Pasifik Adaları, Alaska, Avustralya ve İzlanda gibi dünyanın dört bir köşesinde onu görmek mümkündü. Dergi jipin marifetlerini şöyle anlatıyor: “Başarıları nihayetsizdir. Onu; yük, insan, savan topu, ışıldak, makineli tüfek taşırken, top çekerken görürsünüz. Bazen telsiz, sıhhiye, iaşe, kar temizleme, yangın arabası olur. En son kullanma şekillerinden biri de su üstü nakliyatındadır. Saatte 90-100 km. sürati vardır. Patlamaz cinsten lastikleri sayesinde en güç ve sarp arazide hareket edebilir. Yüksek manevra kabiliyeti sayesinde, değişik harp sahnelerinde büyük yararlığı görülmüştür.” Yazıda örnekler savaştan verilse de, asıl hedef sivil dünyaydı...

Jeep Türkiye pazarında

1947 yılında Türk basınında yer alan ilanlarda “Yeni sulh tipi üniversal Jeep” almanızın yararları “1 taşla 4 kuş” başlığıyla anlatılıyordu. Bu ilanlara göre Jeep: 1. Bir traktördür, 2. Bir muharrik [harekete geçiren] kuvvettir. (Su tulumbası, testere, harman, orak vb. makineleri işletebilir). 3. Bir arazi otosudur. 4. Bir kamyonet vazifesi de görür. Yani aracın yeri doğru olarak “dağda, taşta” olarak gösterilmiştir. Boğaziçi kıyısında değil...

Ellili yıllarda Jeep tipi araç üreten firmalar çoğaldı. Fiat “Campagnola” adıyla Jeep’e tıpatıp benzeyen bir modeli “Fiat Arazi Arabaları” adıyla piyasa sürdü. İngilizler de boş durmuyordu elbette. Jeep’e benzer bir model Landrover tarafından “arazi ve çiftlik kamyoneti” olarak tüketiciye sunuldu. Alman Daimler-Benz ise Unimog adlı daha kaba bir model üretmişti

Öte yandan Jeep’in mucidi sayabileceğimiz Willys-Overland firması da boş durmuyordu elbette. Jeeplerin değişik modellerini piyasa sürüp ilanlar vermeye başladılar. Willys, üstü ve arkası kapalı bir Jeep’i “Willys Servis Arabası” olarak lanse ediyordu. İlanlarda ürün “şehir dahili ve harici servis işlerinde kullanılacak en emin, süratli ve ekonomik vasıta,” olarak tanıtılıyordu. Bu modelin pencereli ve koltuklusu ise “Jeep Kaptı-Kaçtısı” olarak sunuluyor ve ilanlarda “ailenin arabası” sloganı kullanılıyordu. Ayrıca Jeep’in bir de kamyonet modeli vardı. Tümünün yanyana gözüktüğü ilanlarda başlık olarak “Jeep rakipsizdir” denilip rakiplere hava atılıyordu.

“Yanlış otomobil seçimi”

Jeep ve türevlerinin Türkiye tarihine devam edersek yerimiz yetmeyecek. Zaten bu son yıllarda yaşadığımız olguyla görüldüğü gibi bu tarihin de pek bir alakası yok. Sokaklarda fink atan jeeplerimiz ne savaş aracı, ne de arazi otosu! Ne işe yaradıkları da malumunuz.

İşin görmemişlik, maçoluk yanlarını hadi bir kenara koyalım. Ama bir mesele daha var, belki hepsinden önemli. Bir yıl kadar önce Rahşan Gülşan’in Sabah gazetesinde verdiği bir haber, İngiltere’de 4x4’lerin nasıl bir nefret objesine dönüştüğünü anlatıyordu.Bilineceği gibi küresel ısınmanın baş suçlusu olan karbondioksit salınımının beşte biri otomobillere ait. Otomobiller arasında bu suçu en yüksek düzeyde işleyenler de 4x4’ler. İngiltere’de arazi araçlarını günlük ulaşım amacıyla kullananlar, otomobillerini bir yere park ettiklerinde, dönüşte 4x4’leri üzerinde “yanlış otomobil seçimi” yazan çıkartmalar buluyorlarmış. Yanlış hesabın bir yerden dönmesi lazım değil mi? Ya da hatırlayalım, neydi bu işin aslı astarı?..