MUHLİS SABAHATTİN EZGİ: BİR OPERET KRALI
29 Mart 2015 Pazar günü Pera Müzesi'nde "Kaptanzade Ali Bey ve Muhlis Sabahattin Ezgi" konulu bir konser var. Bilgisi şöyle:
Pera Müzesi, Türk Müziği Konserleri 29 Mart Pazar günü, saat 15:30’da “Kaptanzâde Ali Rızâ Bey ve Muhlis Sabahattin Ezgi”konseriyle devam ediyor. Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca danışmanlığında ve Sinan Sipahi koordinatörlüğünde düzenlenen konserler, Türk müziğinin tarihsel, kültürel, geleneksel, sosyolojik, antropolojik, felsefî, edebî yönlerini sunuyor.
Sunuculuğunu Osman Nuri Özpekel’in yaptığı günümüzün usta yorumcuları ve sâzendelerinin, büyük bestekârların seçme eserlerini seslendirecekleri programların bu ayki misafir solisti Dilek Türkan.
Misafir Solist
Dilek Türkan
Dilek Türkan
Saz Sanatçıları
Osman Nuri Özpekel - Ud Taner Sayacıoğlu - Kanun Lütfiye Özer – Kemençe
Volkan Yılmaz - Ney
Volkan Ertem – Viyolonsel
Osman Nuri Özpekel - Ud Taner Sayacıoğlu - Kanun Lütfiye Özer – Kemençe
Volkan Yılmaz - Ney
Volkan Ertem – Viyolonsel
Bu vesileyle, pek hatırlanmayan Muhlis Sabahattin hakkında vakti zamanında Roll dergisinde yayınlanan yazımı gündeme getireyim dedim:
Muhlis
Sabahattin Ezgi,1890 yılında Adana'da sürgünde doğdu.Babası Hurşit
bey,Abdülaziz'in başmabeyncisi olduğundan,Abdülhamit tahta çıkınca İstanbul'dan
uzaklaştırıldı.Çocukluğu Drama ve Selanik kentlerinde geçen Muhlis
Sabahattin,eğitimini İstanbul'a gelerek Galatasaray Lisesi'nde yaptı.Evdeki sazlı
sözlü sohbetlerde aldığı alaturka zevkin yanına,piyano hocasının katkısıyla
alafranga müzik kültürünü okul
yıllarında ekledi. .
l908'de,İkinci
Meşrutiyet'in ateşin yıllarında Muhlis Sabahattin'i politik bir gazeteci
hüviyetinde görüyoruz . İttihat ve Terakki Fırkası dışında kalan Jöntürk
çevresinin kurduğu Osmanlı Demokrat Fırkası'nın önce üyesi, sonra da genel
sekreterliğini yaptı. Çok genç olmasına rağmen,otoriter,etkileyici karakteriyle
dikkat çekiyordu. Yaşamı boyu gözünden hiç düşürmediği monoklu,şık
giyinişi,yüksek perdeden konuşması o günlerde bile belirleyici özellikleri
arasındaydı.
Muhlis
Sabahattin,hükümetle ters düşüp Sinop'a sürüldü, l9l3 yılında da yurt dışına
kaçtı. Mısır üzerinden Avrupa'ya,oradan da Güney Amerika'ya geçti. Hakkında
hâlâ ayrıntılı bilgi edinemediğimiz bu gurbet yıllarından sonra, mütareke
döneminde İstanbul'a döndü. Kendi sözleriyle, "politika yapmamak, yazı
yazmamak,İstanbul'a yakın bir köyde oturmak ve gerekmedikçe kente inmemek"
koşuluyla... Tek çaresi kalmıştı, yurt dışında da ekmek parasını kazanmasına
yardımcı olan müzik bilgisine,sevgisine başvurmak. O günlerin gözde topluluğu
İstanbul Operet Heyeti'ne müzikaller ve revüler yazmaya başladı: Çaresaz,
Hilaliahmer Çiçeği,Zühre,Kelebek Zabit ve Ayşe ,bu dönemin ürünüdür. Özellikle Ayşe operetinin kazandığı büyük
başarı, Muhlis Sabahattin'in bundan böyle "operet kralı" ünvanıyla
anılmasına neden olacaktır.
Süreyya Opereti
Yaşamı boyunca
bir çok operet topluluğunun kurucusu ya da yöneticisi olan Muhlis Sabahattin,
l928 yılında "Süreyya Opereti"nin de kuruluşunda yer aldı. O dönemde
bir efsane halihe gelen bu operet topluluğunun kurucusu Süreyya Paşa'ydı. Bugün
Kadıköy'de Süreyya adıyla anılan sinema ve plaj da, aynı paşa tarafından
kurulmuştur. Operetin kadrosunda döneminin ünlü oyuncularının önemli bölümü yer
alıyordu. Cemal Sahir, Nuvart Suat, Suzan Lütfullah, Lütfullah Sururi, Ömer
Aydın, Fikriye Hanım, Şevkiye May, Toto Karaca, Salâh Cehdi, Reşit Gürzap. Daha
sonraki yıllarda Suzan Lütfullah'ın ölümüyle boşalan primadonna rolleri için
Semiha Berksoy da topluluğa katıldı. Süreyya Opereti'nde yabancı operetler
yanısıra, Muhlis Sabahattin'in eserleri oynanıyordu (Ayşe, Gül Fatma,
Asaletmeab,Mon Bey). Temsiller Kadıköy'de Hâle Tiyatrosu yanısıra
Şehzadebaşı'nda,yazlık bahçelerde ve turne sahnelerinde seyirci önüne
çıkıyordu.
Muhlis
Sabahattin ,o günlerde iyice yaygınlaşan gramafon plaklarının da yardımıyla
büyük bir üne kavuşur. Sahibinin Sesi şirketinin besteciyi büyük paralar
ödeyerek kendine bağladığı, tiyatro çevrelerinde çok anlatılan bir öykü olmaya
başlamıştır. Bu şirket için doldurduğu Türk Tangosu,Potburi(Ayşe
operetinden),Sirto gibi plaklar çok tutulur. Ayrıca gerek "Muhlis
Sabahattin Beyin Operet Heyeti"gerekse dönemin ünlü hanendesi Fikriye
Hanım'ın doldurduğu plaklar, bestecinin imzasını taşımaktadır. Şöhret
beraberinde parayı da getirmiştir getirmesine ama, Muhlis Sabahattin'in dillere
destan müsrifliği, kumar tutkusu, süs merakı ,hatırı sayılır bir servetin kısa
sürede bitip tükenmesine neden olur. Ama bu tükenişin belki de bilincinde bile
değildir. Günü gününe yaşamasını seven bir insandır. Besteler yapar, icra eder,
yaşam sürer gider. Felsefesi budur bestecimizin.
Aynı yıllarda,
Muhsin Ertuğrul da ilk müzikal filmlerinin müziklerini Muhlis Sabahattin'e
yazdırır. Karım Beni Aldatırsa, Milyon Avcıları, Söz Bir Allah Bir bu dönemin
ürünleridir. Aynı beraberlik daha sonra
Darülbedayi sahnesinde de sürer. Yusuf Ziya Ortaç'ın yazdığı Aşk Mektebi
oyununun müziklerini de Muhlis Sabahattin yapar. Üstad başkaları için müzik
yazmasının yanısıra, kendi grubuyla da şehir şehir dolaşmaktadır. Ama artık
eski debdebesi yoktur. Oldukça mütevazi bir turne tiyatrosuna adını vermektedir
bu kez.
Muhlis
Sabahattin'in(soyadı kanunu çıktığından bu yana artık soyadı Ezgi'dir) yıkılış
süreci, kızı Melek'in l939 yılında ölümüyle başlar. Ferdi Tayfur'la evli olduğu
dönemde uyuşturucu müptelası olan Melek, çok genç yaşta ölünce besteci büyük
bir sarsıntı geçirir. Gerçi yine turne toplulukları kurmakta, Ses Opereti
tarafından müzikalleri oynanmaktadır. Ama kaçınıılmaz sona, perdenin
kapanmasına çok az zaman kalmıştır. l946 yılında turne dolayısıyla Zonguldak'ta
temsil verirken, verem olduğu anlaşılır. Teşhisde çok geç kalınmıştır. Acele
İstanbul'a dönülür. Besteci Heybeliada dispanserine yatırılır. l947 yılı Ocak
ayında,Saray Sinemasında yapılan bir jübileyle hastane masrafları toplanmaya
çalışılır. Üç hafta sonra, l3 Şubat l947'de Muhlis Sabahattin Ezgi ölür. Şehir
Bandosu, Ayşe operetinden,bestecinin de çok sevdiği "Ayşe'nin duası"
parçasını çalarak tabutun ardısıra Beyoğlu'nu kateder.
Yeni bir müziğin öncüsü
Muhlis
Sabahattin Ezgi,yirmiyi aşkın operet ve revü eseri yanısıra, klasik Türk müziği
türünde bir çok da şarkı bestelemiştiri. Operetleri arasında en ünlüleri Ayşe,Monbey,Gül
Fatma ve Kerem ile Aslı'dır. Operet tarihimizde önemli bir yer taşımasının
nedeni, müziğinde doğu ile batının birarada yer alışıdır. Kendi deyimiyle
"ne alaturka,ne alafranga" dır bu müzik. Belki de, hâlâ
ulaşamadığımız, kendimize özgü, yeni bir Türk müziğinin öncüsüdür Muhlis
Sabahattin. Bir başlangıçtır hiç olmazsa. Bir arayış, bir denemedir. Bugün onu
tartışmak, yeni düşünceler geliştirmek için bir vesile olabilir. Ama
tartışabilmek için önce onu tanımamız gerekli. Bu mümkün mü? Ayşe'nin pelesenk
olmuş nakaratı dışında (Çok yaşa sen Ayşe), kaç kişi Muhlis Sabahattin'in bir
ezgisini mırıldanabiliyor? Hani onun eski operetlerini sahneye çıkaran yeni
topluluklar ? Eski plaklardaki melodileri, bugüne taşımak için yapılmış compact
diskleri nerede? Türkiye'nin o korkunç vefasız belleği, bir çok başka değer
gibi Muhlis Sabahattin'i toprağa gömdü. Unutmak ne kelime, yok saydı. Evet
uyumsuz bir insandı, belki çok seveni yoktu. Ama müziği dile takıldı mı,
günlerce sizinle birlikte yaşardı, rüyalarınıza girerdi Doğalı yüz yılı geçti. Ama adını çoğumuz ilk
kez duyuyoruz. Adı Muhlis Sabahatin'di. Bir zamanların ünlü operet kralı Muhlis
Sabahattin Ezgi....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder