19 Mayıs 2008 Pazartesi

PAZAR YAZILARI


GÜLRİZ İLE ENGİN
16. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali başladı. Perşembe günü yapılan Açılış Töreni’nde çağdaş Türk tiyatrosuna yaptıkları katkılardan dolayı Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’a onur ödülü verildi. Biz de bu vesileyle bu güzel insanlardan bir kez daha söz etmek fırsatını yakaladık.


Gülriz ile Engin, tiyatro tarihimizin sağlam yapı taşlarından. Oynadıkları oyunların listesine bir bakın, bunu hemen anlayacaksınız. Ama ben müsaadenizle bu yazıda çok daha kişisel bir tarihten söz edeceğim...

Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’ı ne zaman tanıdım? Tabii ansiklopedik bir bilgiden söz etmiyorum. Arkadaşlığımızın başlangıcı sanırım Ses Tiyatrosu’nun yeniden İstanbul’a kazandırıldığı günlere kadar uzanıyor. Onlarla bu tiyatronun fuayesinde tanışmıştım. Yirmi yıl öncesinden söz ediyorum yani...

Keyifli yaşamın sırrı

Bir araya gelmemizi sağlayan yaptıkları bir öneri oldu. Gülriz Sururi annesinin yaşamını konu edinen bir TV dizisi yazdırmak istiyordu. Uzun uzun çalıştık, ama bu çapta bir diziyi finanse edecek bir kanal yoktu o zamanlar. Annesi herhalde bilirsiniz, bir dönemin en güzel operetlerinin primadonnası, çok genç yaşta kaybettiğimiz Suzan Lütfullah’tı... Proje yarım kaldı ama ben Gülriz ile Engin’in dünyasına bir daha ayrılmamak üzere dahil olmak şansını yakalamıştım bir kere!

Gülriz Sururi’yi anlatacak en önemli cümle “her zaman gençliğini koruyan kadın” oluşudur. Aynı tanıma uygun bir ikinci örneğe de açıkça daha rastlamadım. Bu yalnızca görünümü, duyguları, bakışları için geçerli bir sıfat değildir. Yaşamını da bu özel genç kategorisinde yaşar. Sinemalar, kitaplar, sanat etkinlikleri... Hiç birini kaçırmaz. Eh benim de bu tür bir şöhretim olduğundan pek kolay anlaşmıştık. Öte yandan, Gülriz Sururi’nin en büyük uzmanlığı bence keyifli yaşamanın sırrına ermiş olmasıdır. Tiyatrosunu da, yazarlığını da, yemeklerini de bu yüzden çok iyi yapar. Gülriz keyfi hem yaşar, hem de yaşatır. Bu konuda eşi benzeri olmayan bir insandır. O günden bugüne çok keyif anı paylaştık. Söylemesi ayıptır, yıllar önce bir Mavi Yolculuk yapmıştık ki, yediğimizi içtiğimizi anlatsak kendi alanında özel bir kitap olur...

Gülriz Sururi ile bir çok röportaj yaptım. Kedi Kitabı’m için kendi kedi tarihini bile yazdırmıştım, yani Zorba’yla ilgili anılarını. 2003 yılında “Müzik-Hallerim” albümü çıktığında Gülriz’i Açık Radyo’da konuk etmiştim, tanıtımını da şöyle yapmışız: “Gülriz Sururi tiyatro yaşamının müzikli ipuçlarını bir albüm haline getirdi. Arzın Merkezine Seyahat; Kabare’den Hair’e Keşanlı Ali’den Kaldırım Serçesi’ne şarkılarıyla birlikte Gülriz Sururi’yi konuk ediyor.” Yani birlikte olmak için her vesileyi kullanmayı başarmışım!

Engin ve biyografi yazarlığım

Engin Cezzar’la da sıkı bir dostluğumuz var, ama bir açıdan daha bilimsel bir tarihe sahip bir dostluk bu. Onun biyografi yazarıyım. Kırkıncı sanat yılında, yani 1996’da Engin Cezzar Kitabı’nı hazırlamıştım. Yine o yıllarda Dostoyevski’nin Budala’sını sahnelerken Engin’in dramaturgu olarak da çalışmıştım. Radyo programım için Poe’nun Annabel Lee’sini bile okumuştu bana... Bilim dışı anılarımız ise daha çoktur. Ama artık adlarını tek tek anmaktan vazgeçmeliyim.

Bu iki güzel insanla, Gülriz ile Engin’le paylaştığım çok şey olmuştur hayatımda. Kısa bir yazıda ne kadarını anlatabilirim ki bunun? Gülriz’i ve Engin’i olan bir dünyada yaşadığım için çok şanslı sayarım kendimi. Onları her ziyaretimde de yaşam enerjilerinden gizli gizli çalıp, zor günlerim için depoladığımı itiraf etmek zorundayım... Çok yaşayın!

KUTU

Şimdilerde ne yapıyorlar?

Gülriz ve Engin boş durmayı sevmezler. Şu aralar ne yaptıklarını anlatınca bana hak vereceksiniz. Gülriz, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine tiyatro öğretmeye devam ediyor. Onlar için geçen yıl yazıp sahnelediği “Biz Sıfırdan Başladık” öyle beğenildi ki, festival festival gezmekte. Öğrenci çalışması olarak başladıkları gösteri, bir tiyatro topluluğuna dönüştü, adları Konçinalar! Gülriz’le göbekbağları sürüyor, bakalım önümüzdeki yıl neler yapacaklar?

Öte yandan Gülriz Sururi kırk yıl önce verdiği bir sözü yerine getirdi. Suat Derviş’in Fosforlu Cevriye’sini oyunlaştırdı. Hem de dört dörtlük bir müzikal olarak... Oynamak kime kısmet olacak acaba?

Engin Cezzar ise yıllardır kafasına koyduğu kitabı tamamladı. Kadim dostu James Baldwin’le yaptığı yazışmaları bir araya getirdi. Dost Mektuplar adını verdiği bu kitap Yapı Kredi Yayınları’ndan yayınlandı. Ama daha güncel bir haber isterseniz, Tiyatro Festivali’nde Rebecca Gilman’ın yazıp Mehmet Ergen’in sahnelediği Kız Tavlama Sanatı adlı oyunda, aktör olarak yeniden karşımıza çıkacağı müjdesini verebilirim. Hem de bir porno film rejisörü rolünde. Engin’in marjinal karakterlere nasıl özel bir can verdiğini bilenler, bu oyunu görmeyi iple çekiyorlar... Oyun 1,2 ve 3 Haziran günleri oynanacak.

Foto:: Miraç Zeynep Özkartal