10 Ağustos 2008 Pazar

PAZAR YAZILARI


BU YAZ HANGİ TATİL BELDESİNE GİDELİM?
İç turizm esas olarak, ellili yıllarda şirket kamplarının birbiri ardına kurulmasıyla başlar. Denizi olmayan Ankaralılar Abant, Abana ve Akçakoca'ya; İzmirliler Çeşme'ye; İstanbullular Şile, Gönen ve Polonezköy'e itibar ederler.

Ellili yılların iç turizm efsanelerinden Akçakoca, 1950 yılından itibaren yazlıkçıları konuk etmeye başlar. Hatta bu amaçla bir de Akçakoca Turizm Derneği ve Ankara’da da Akçakoca’yı Sevenler Derneği kurulur. Amasra’nın yükselişi de aynı yıllara denk gelir. 1952 yılında Amasrayı Sevenler Derneği kurulur. 1954 yılında burayı ziyaret eden Turizm Dairesi Müdürü Selahattin Çoruh, hazırladığı raporda Amasra üzerinde önemle durur: “Plajda yüzlerce kadın ve erkek vardı. Bunlar başka şehir ve kasabalardan gelmişlerdi. Kasaba içinde şortla kadınlar kızlar dolaşıyordu. Kimse rahatsız etmiyordu,” diye hayretle belirtir.

Fakat büyük kentlerden gelenlerin ideal birleşme noktasını, bu dönemin süperstarı Erdek oluşturmaktadır. Hele birincisi 1958 yılında düzenlenen “Erdek Şenliği”nden sonra bu küçük kasaba o yılların tatil simgesi haline gelir. Bu şenliklerde Genç Oyuncular ilginç oyunlar sahnelemekte, Hikmet Şimşek yönetiminde Ankara Yaylı Sazlar Orkestrası konserler vermekte, film gösterileri yapılmakta, sanat toplantıları düzenlenmekte ve sergiler açılmaktaydı. Şenlik Radyosu da müzik çalmakta, şenlik haberlerini vermektedir.

1960’lı yıllarda dergi ve gazeteler, “Tatil Beldeleri” konusunu güçlü biçimde gündeme aldılar. Özel köşeler, ekler, ansiklopedik yayınlar birbirini takip etti. Ülke kıyıları hâlâ bakirdi. Örneğin, 1961 Mayıs’ında Hayat dergisinin "Tatilinizi Memleketin Neresinde Geçirebilirsiniz?" dizisinde takdirimize sunulan tatil yerlerden biri de Kumburgaz’dı. Bomboş sahilleri gösteren fotoğrafın resimaltnda şunlar yazıyor: "Kumburgaz'a gideceklere önemli bir tavsiye: Kuma giriş yerlerine konan tabelaları okuyunuz!.. Resimdeki tabelada ise şöyle yazılıdır: “Köy sokaklarında açık saçık gezmeyiniz!” Yazı şöyle devam ediyor: “Köyde otel, lokanta yok. Deniz bedava... Birkaç kilometre ilerde Selimiye Köyü var... Köylü evlerini mevsimliği 1250 - 2000 lira arasında kiraya veriyor. Ancak pazarlık şart! Köy bakımsız, suyu var... Denizi temiz ve sığ... Kumburgaz'da 10 yıldan beri tek bir boğulma olayı olmamış."

O günden bugüne tatil yeri olarak anılan yörelerin sayısı habire arttı doğal olarak. Ama her zaman "moda" olan bir tatil yerimiz oldu. Erdek, Avşa, Ayvalık, Bodrum, Kuşadası, Marmaris ve Antalya popüler ünlere sahip oldular. Yıldızları parlayanların bazıları maziye gömüldü, bazılarının ünü hala sürüyor. Tatil yapmaya çalışanlar sürekli mekanları eskitiyor, bunların yerine daha yeni mekanlar katmaya çalışıyorlar...

Son sözü 1960’lı yıllardan bir otomobil ilanı söylesin. İlk Türk otomobili Anadol, moda olan “tatil heyecanı”nı ilan başlığında kullanmış. Manajans tarafından hazırlanan ilan “Tatil ayları… ve Anadol” başlığını taşıyor ve şöyle devam ediyor: “Hepimizin tatile çıktığı ayların başındayız… Böyle bir mevsimde cennet yurdumuzu dolaşmayı, tatilde geziler yapmayı kim istemez? Hele yepyeni bir otomobil ile… Anadol, şimdi bu fırsatı size veriyor.”

Ben müsaadenizle hazır gitmişken, o yıllarda demir atıp kalıyorum. Marmara Adası’nda sahili kazıp midye kabuğu toplayacak, Erdek korularında ata binecek, Çeşme’de Elvis Presley şarkıları dinleyeceğim. Sizleri bol gürültülü İstanbul’da aşılmaz Boğaz trafiği ile ya da, o günlerden bu yana hızla yok ettiğimiz tatil kasabaları gerçeği ile karşı karşıya bırakıyorum. İyi tatiller.