13 Temmuz 2008 Pazar

PAZAR YAZILARI


İZMİR HAVASI
İzmir’i pek bir özledim. Bu aylarda genellikle, Karaburun dolaylarında olurdum ama işler güçler ayağımı bağladı... Özlemimi gidermek için olsa gerek, İzmir havası estiren iki albümü pek dinler oldum. Birini daha önce tanıtmıştım: Muammer Ketencoğlu Topluluğu’nun İzmir Hatırası’ndan söz ediyorum elbette. İkincisi ise yeni piyasaya çıktı. Kırıka’nın Kaba Saz’ı şu aralar müzik setimde dönüp duruyor.

İzmir’e bulaşmışlar bilir, İzmirliler sıcaktan olsa gerek biraz rahvan takılırlar. Keyiflerine düşkündürler. Bu eskiden de böyleymiş. İnanmayan Halid Ziya Uşaklıgil’in İzmir Hikayeleri adlı gençlik anılarını okusun. Kordon boyunda tavernalar, kahve sohbetleri, Dana Bayramları, balolar, karnavallar... Çok uluslu geçmişinde eğlenmesini iyi bilen bir şehir olmuş İzmir.

Salih Nâzım Peker kardeşimiz de bunu iyi bilir. Kendileri Kırıka topluluğunun esas adamı olurlar. Onu aslında çok daha öncesinden, İstanbul Blues Kumpanyası’ndan tanırım. O zamanlar bluesun en güney ucundan tanımadığımız sedaları bulur çıkarırdı ortaya. Fransızca parçalar söylerdi Amerikan usulü mesela... Sonra İzmir’li arkadaşlarıyla Kırıka adlı bir topluluk kurup bizim memleketin bluesunu yaratma yolunda önemli adımlar attı. Kendilerini üç dört yıl önce Karaburun Şenliğinde ağırlamıştık Kırıka olaraktan...

Dünden bugüne uzanan bir şehir müziği

Salih Nazım’a müziğinin kökenleri sorunca şöyle bir cevap aldım: “Kırıka’nın müzikal esin kaynakları, 19. yüzyılda ortaya çıkan ve 20. yüzyılın ortalarına dek yaşayan Osmanlı popüler şehir musikisidir. Biz buna şehirli halk müziği de diyebiliriz. Cumhuriyetle birlikte Türk Sanat Müziği dendi, ama tam da karşılamıyor. Meyhane şarkıları, eğlenceli fasıllar, karagöz müzikleri ve şehir türküleri… Form olarak da çiftetelli, karşılama, sirto, kasap havası… Hatta geç Osmanlı döneminin kanto macerasını da düşünürsek tango ve vals de eklenebilir. Ama Kırıka’nın en çok üzerinde durduğu form, Ege’nin, Batı Anadolu’muzun müzikal kimliğini en belirgin şekilde yansıtan zeybeklerdir. İşte bu noktada Osmanlı popüler şehir musikisinin bir devamı olarak başlayan, ama daha sonra kendi özgün yolunda oldukça derinleşmiş bir müzik tarzı olarak Yunanistan’ın rebetiko-laiko şarkı geleneği bize yol gösterici olmuştur. Komşumuz Yunanistan’da ‘zeibekiko’ adıyla anılan zeybek, bizde olduğunun aksine sadece folklora hapsedilmemiş, popüler şarkıların da modern bir formu olarak kullanılmış ve modern hayatta tekrar tedavüle girmiştir. Zeybek formunun popüler ve modern anlamda kullanımı açısından Türk müziğinin yanı sıra Yunan müziği de Kırıka’nın esin kaynakları arasındadır.”

Bakmayın böyle kitabî konuştuğuna, işini ciddiye alır da ondan. Yoksa müziği pek neşelidir. Salih Nazım müziğin batı usulünü de iyi bildiğinden, esin kaynakları arasında yabancı topluluklar da vardır. Calexico, 16 Horsepower, Non Smoking Orchestra gibi toplulukların geleneksel müzikle, çağdaş popüler formları ustaca kaynaştırmalarını biz de denesek diye mutlaka düşünmüştür.

Sağlığa faydalı bir albüm

Kırıka, aslında 2000’den beri evrile evrile gelişen bir topluluk. Elimizdeki albümde Salih Nazım dışında ( ki kendisi besteler yapıp söylemesinin yanısıra, bağlama, ur, saz, cümbüş, buzuki gibi bilumum sazları da çalmaktadır), Hasan Devrim Kınlı ( bas gitar), Orçun Baştürk ( Replikas’ın has davulcusu, projeler insanı) ve Murat Ferhat Yegül (trombon, ney) yer almışlar. Bir parçada da Stelyo Berber vokale geçmiş.

Şarkıların büyük bölümünde söz yazarı olarak Mustafa Kamil Gök’ün adı görülüyor. Salih Nazım’a sorduk, babasının dayısı olduğunu öğrendik. On yıl kadar önce vefat etmiş. Duygulu, iç dünyası zengin bir insanmış. Defterler dolusu şiir yazmış, bir de şiir kitabı varmış. Ayrıca ud çalar, şakı söylermiş. Hatta seksenli yıllarda bir şiirini Sezen Aksu istemiş ama vermemiş diye de bir rivayet var. Olabilir tabii, ne de olsa Sezen Hanım da İzmirli…

Kırıka’nın Kaba Saz albümünü dinleyin. Nargilem, Kaba Saz, Sonbahar’da İzmir’e Özlem benim favorilerim. Hatta Yıllar Geçti adlı bir tango bile var. Oflar, amanlar, deniz kokusu ve bol bol İzmir havası. Sağlığa birebir...

Sonbahar’da İzmir’e Özlem

Yaz başında bu parçayı dinlemek kel alaka ama, sözleri ilginç, hem de yukarda söz ettiğimiz Mustafa Kamil beye ait.

Titretiyor içimi yıllar var ki özlemin
Rüyalarımı süsler mavi gözlü körfezin
Ufukta beyaz martı gurubun akşam vakti
Çalar Konak saati tin tin in
Ne kadar zormuş ah özlemin İzmir.

Çiğdemlidir dağların
Mor sümbüllü bağların
Islanmış yanakların ağlamış mısın İzmir.

Zevkine doyum olmaz mevsimin sonbaharın
O hülyalı alnına dağılırken saçların.
Çatalkaya üstünde çatılıyor kaşların
Esen rüzgar imbatın sevdalı mısın İzmir

Çiğdemlidir dağların
Mor sümbüllü bağların
Islanmış yanakların ağlamış mısın İzmir.

Hiç yorum yok: