3 Haziran 2010 Perşembe

TADIMLIK


"KIZLARA BOYS, ERKEKLERE GIRLS DERDİK!"
Cumhuriyetin ilk döneminde operetlerin bale şefleri

Cumhuriyet’in ilk döneminde (1923-1950 arası) İstanbul’da danslarla oldukça içli dışlı yaşandığını görürüz. Daha önce çeşitli yazılarımızda dönemin dans profesörlerini, dans mekteplerini anlatmıştık. Valslerden çarlistona, tangodan paso-doble’lere uzanan bir dans repertuarı dönemi kuşatır. Aynı yıllarda birbiri peşisıra açılan barlar ve gece klüplerinde her türden dans gösterileri yapılır. Artist familyaları, dans trupları, düo’lar trio’lar sahneleri doldurur.

Aslında Cumhuriyet’le birlikte hız kazanacak olan dans merakının tohumları Beyaz Ruslar tarafından atılmıştır. Willy Sperco, ilk dansingi,1920 yılında Rusya'dan gelen zenci Thomas'ın, Şişli'deki "Hôpital de la Paix" adlı akıl hastalıkları hastanesinin hemen yanında açtığını söyler ve şöyle devam eder: "Şişli'deki Stella bahçesindeki dansing işgal kuvvetleri subaylarının olduğu kadar şehir kumandanlarının da buluştukları en seçkin bir yer oldu. En çekici Rus kızları arasından garsonlar, dansözler, artistler, Türkiye'de dansedilen ilk fokstrotlar, Shimmy ve çarlistonlar için seçildiler. Adımları daha pek acemiydi ama usta kavalyelerin kollarında savaş sonrası danslara çabuk alıştılar ve onlara şampanya bardaklarını Rus usulü kırmayı öğrettiler."

Dansingler yanısıra birbiri peşisıra açılan sinemalarda oynayan filmler de dans merakının artmasına yardımcı olmaktadırlar. Tiyatro sahnesine ise danslar biraz daha ağır adımlarla yaklaşır. Süreyya Opereti’nin 1928 yılında sahnelediği Mariça’da Macar dansları Almanya’dan yeni gelmiş olan İbrahim Kâmi Bey ve Madam Kleo tarafından icra edilir. Aynı ikili, Süreyya Opereti’nin Çaresaz operetinde de “apaş danslarını” üstleneceklerdir. Topluluk asri konuları ele alan operetlerde çarliston gibi modern dansları da sahneye çıkarmayı dener. Ne kadar becerdikleri ise ayrı bir mesele...

Şehir Tiyatrosu’nda bir bale şefi: Celal Bülkat

Süreyya Opereti ilk adımı atmıştır. Buna özenen Darülbedayi de 1931 yılı Ekim’inde Yalova Türküsü ile birlikte operet modasına katıldığını ilan eder!. Vasfi Rıza Zobu, bu oyunla ilgili anıları anlatırken şunları söylüyor: “Bale için mecmuanın rol dağıtımı altında ‘Tiyatro Mektebi’nin balet kısmı tarafından danslar” yazısı bulunmaktadır. Dikkatinizi çekmek isterim. Birkaç sene evvel sahnemizde dansedecek tek bir kız bulamazken Ankara’nın bale mektebinin hayali bile yokken Darülbedayi’nin açmış olduğu ‘Tiyatro Mektebi’nde erkekli kızlı yirmi beş kişilik bir bale heyetinin yetiştirilmesi, öyle sade istekle, hevesle başarılacak bir iş değildi. Almanya’da okumuş Celâl Bey isminde bir genç, öğretmenliği üstüne aldı. Gece gündüz çalışarak böyle bir topluluğu Türk sahnesine kazandırdı. Bu toplululuğun içinden gelecekteki Şehir Tiyatrosu kadrosunun üst sınıflarına kadar yükselecek sanatçılar yetişecektir.”

Darülbedayi’de 1932 yılı Ekim’inde ise bu kez Rey Kardeşler’in ilk opereti Üç Saat sahnelenir. Bu operetin program dergisinde “Genç Bir Balet Hocası” başlıklı yazıda Celal [Bülkat] Bey şöyle tanıtılır: “Muhterem seyircilerimiz onun ilk eserini Üç Saat operetinde seyredeceklerdir [bu ibare, Vasfi Rıza Zobu’nun yukardaki bilgisini doğrulamıyor görüleceği gibi. Zobu yıllar sonra kaleme aldığı için anılarında yılları karıştırmış olmalı. GA] ve anlayacaklardır ki, geçen sene ile bu sene arasındaki mühim tekâmülü biz yalnız ona medyunuz. Geçen seninin basit hareketlerinden bu seninin daha karışık ve zor figürlerine geçiş onun eseridir.
Celal Bey evvela Almanya’da Braunschwig’de Rus balesini öğrenmekle işe başlamıştı. Fakat son zamanlarda Almanya’da bu klasik dans değiştiği vakit Celal Bey de Mary Wilgman mektebi tarzına girmiştir [modern dansın önücüsü olarak anılan Mary Wigman (1886-1973) olacak]. İlkönce Hanover operasının maitre de ballet’i Max Terpis ile çalışmış, bu zat Berlin Millet Operası’na geçtiği zaman Celal Beyi de oraya aldırmıştır. Memleketimizde şimdiye kadar bediî [güzel sanatlara özgü] dans hayatı henüz teessüs etmemiş olduğu için bu kıymetli artist üç dört sene mesleğinden ayrı yaşamıştı. Bundan iki sene evvel Muhsin bey, onu İstanbul’a gelen Alman musikinaşı Yung’dan haber almış ve evvela [1932 yazında çekilen] ‘Karım Beni Aldatıyor’ filminin balelerini hazırlatmış , sonra da Darülbedayi opereti için aramıza getirmiştir.”
(Gerisi Babylon dergisinin yeni çıkan 4. sayısında)

Hiç yorum yok: