21 Ekim 2007 Pazar

PAZAR YAZILARI



SÜREYYA OPERASI AÇILIYOR!

Bu cumartesi Kadıköy’de Süreyya Operası açılıyor. Yıllarca Süreyya Sineması adıyla hizmet veren yapı, Kadıköy Belediyesi tarafından Dârüşşafaka’dan kiralanıp restore edildi. Binanın adı Kadıköy'ün tarihinde önemli bir yeri olan Süreyya (İlmen) Paşa’dan gelmekte. Süreyya Paşa 1900 yılında Viyana'da seyrettiği operalardan çok etkilenip böyle bir salonu İstanbul’da da açmak sevdasına tutulmuştu. Bu hevesini 1923 yılına kadar gerçekleştiremez. O yıl başlayan inşaat üç yıl sürer. Süreyya'nın fuayesini Paris'in Şanzelize (Champs Elysee) tiyatrosundan örnek alarak yaptırır. İç bölümlerde ise Alman tiyatrolarını model alır. Yapının cephesi ve içi heykellerle süslenir. Paşa, parter tavanının ortasına bir daire içinde 'Tiyatro mektebi edebidir, musikî ruhun gıdasıdır" ve dört köşesine de "Geliniz, görünüz, anlayınız, ibret alınız" diye yazdırtır. Sonunda 6 Mart 1927 tarihinde açılış yapılır. İki kısımlık bir komedi filmi gösterildikten sonra, davetliler balo salonuna çıkarlar. Bu sırada sinemanın girişinde Ertuğrul Bahriye Mızıkası çeşitli havalar çalar. Balo salonunda ise davetlilere limonata ve pasta ikram edilir, ama dansa kalkan olmaz.

Bina açılmasına açılmıştır ama, sahnesi yoktur. Bu nedenle sinema olarak kullanılır. Paşanın kurdurduğu Süreyya Opereti bu nedenle temsillerini Hale Sineması’nda verir. Arada seyrek de olsa bazı gösteriler için Süreyya Sineması’nın kullanıldığını da görürüz. 1931 Ağustos’unda "Muhlis Sabahattin'in 20. Sanat Yıldönümü” şerefine “Fevkalâde Müsamere” düzenlenir meselâ... Ardından operet topluluğunun primadonnası (Gülriz Sururi’nin annesi) Suzan Lütfullah çok genç yaşta beklenmedik biçimde ölür. Süreyya Sineması’nda 29 Şubat 1932 tarihinde onun anısına bir “Suzan Gecesi” düzenlenir. Bugün Süreyya Sinemasının giriş holünde solda yer alan bu büst işte o gece sağlanan gelirle yaptırılmıştır.

Kısa bir süre sonra Süreyya Opereti yeniden toparlanır. Bu kez ekipte primadonna olarak Semiha Berksoy yer almaktadır. Grubun başında ise Lütfullah Sururi vardır. Müzik yönetmeni Karlo Kapoçelli’dir. Provalar sinemanın balo salonunda yapılır. Topluluğun bazı gösterileri Süreyya Sineması’nda sahnelenir, ama salon hala tiyatro için elverişli değildir. Salon sinema olarak kullanılmaya devam edilir.

Süreyya Paşa 1950 yılında, Süreyya Sineması’nı geliri ölünceye kadar kendisine ait olmak üzere Dârüşşafaka Cemiyeti’ne bırakır. Sinema, Süreyya İlmen’in ölümüne kadar Lale Film’in sahibi Cemil Filmer tarafından işletilir. Filmer anılarında bu konuda şunları söyler: “[1965 yılında] Paşa ölünce hanımı dava ederek, kızım işletecek diyerek kontratımı yenilemedi. İş durumu çok iyi idi, mahkeme uzadı, mal sahibi istediği için meseleyi uzatmadık ve kendilerine terketmek mecburiyetinde kaldık.” Bu tarihten sonra sinemayı önce Süreyya İlmen’in kızı, onun da ölümünden sonra torunu işletir.

Uzun yıllar balolar ve düğünlere ev sahipliği yapan balo salonu ise 1959 yılından başlayarak beş yıl boyunca İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Kadıköy Sahnesi olarak kullanılır. Daha sonraki yıllarda burası bir konfeksiyon firmasına kiralanır, bütünüyle tahrip edilerek dikiş atölyesi haline getirilir. Bir zamanlar yazlık sinema olan yerde ise otopark inşa edilir. Geçen yıllar boyunca sinema eskir, bakım yapılamadığından eski güzelliğini kaybeder.

Kadıköy Belediyesi’nin basın bülteninde bundan sonraki gelişmeler şöyle anlatılıyor: “Geçtiğimiz yıl, Murat Katoğlu ve mimar Ersen Gürsel'in önerisiyle Süreyya Sineması'nın yeniden kültür sanat hayatına kazandırılması projesini benimseyen Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, binayı Darüşşafaka Cemiyeti'nden 49 yıllığına kiralayarak restorasyan talimatı verdi. 2006 yılına kadar sinema olarak kullanılan bina, bir yıl süren titiz bir çalışma sonunda Süreyya Paşa'nın amacına, ideallerine ve hatırasına uygun biçimde Opera Binası olarak adeta yeniden şantiyeye dönüştürüldü. Önce mekanik ve statik konular ele alındı. Deprem ve yangına karşı takviye ve önlemler gerçekleştirildi. Opera temsilleri için gerekli olan Süreyya İlmen Paşa'nın da dile getirdiği mekanlar düzenlendi, orkestra çukuru genişletildi. Sahne donanımı, aydınlatma, ışık sistemi ve ses düzeni yapıldı. Bütün dekoratif unsurlar elden geçirildi, temizlendi. Tavan freskleri, duvarlardaki pano resimler uzmanlar tarafından titizlikle ve usulünce onarıldı. Yapının cephesinde ve sahne portal çerçevesinde yer alan heykeltraş İhsan Özsoy'a ait kabartma heykeller olduğu gibi korunarak yenilendi. Koltuklar, halılar ve avizeler özel olarak yapıldı. Bina mimar Cafer Bozkurt tarafından hazırlanan röleve ve restorasyon projesine göre onarılıp yenilendi. Binanın mevcut olan bütün yapısal unsurları korunmuş, sağlıklaştırmayla yetinilmiştir. Tahrip olmuş dekoratif parçalar, tesbit edilen örneklerine göre tamamlanmıştır. İç ve dış cepheler aynen korunmuş, Süreyya Paşa'nın yaptıramadığını belirttiği sahne sanatları icrasi için zorunlu bölümler olan kulis, sanatçı odaları, teknik odalar asli yapıyı bozmadan zemin altına yerleştirilmiştir. Yapıda bulunmayan havalandırma sistemi de eski esere zarar vermeden kurulmuştur.” Basın bülteninde nedense sahne ve iç mimarinin restorasyonunu üstlenen Metin Deniz’in adı yer almıyor.

Süreyya Operası 27 Ekim tarihinde açılıyor. Haftanın üç günü İstanbul Devlet Opera ve Balesi burada temsiller verecek. Belediyenin halkla ilişkiler bölümünden öğrendiğime göre, salon adının çağrıştırdığı gibi sadece opera ve klasik müzik gösterileri için kullanılmayacak. Diğer sanatlara da açık olacak. Bunun sadece sözde kalmamasını dileyerek, bu hayırlı girişiminden dolayı Kadıköy Belediyesi’ni kutluyor, Süreyya Operası’na merhaba diyoruz...

Hiç yorum yok: